Nefize Ramadan
Bu yazıda 1989 göç esnasında göç etmeyerek Bulgaristan’da kalan Türklerin bu süreçten nasıl etkilendiklerini ailem ve kendi hikâyem üzerinden ve “Göçün Sosyal Bağlamda İnsanlar Üzerindeki Etkisi: Bulgaristan Örneği” adlı Yüksek Lisans tezim için Bulgaristan/ Kırcali bölgesinde yaşayan Türklerle yapmış olduğum mülâkatlardan elde ettiğim bilgileri paylaşarak aktarmaya çalışacağım.
1989 Zorunlu göçün yaşandığı zaman 3 yaşındaydım, hiçbir şeyin farkında değildim. Göçten belirli bir süre sonra İzmir’e göç eden akrabalarımız, yaz aylarında Bulgaristan’a gelmeye başladılar. Geçirilen güzel zamanlardan sonra ayrılık vakti geldiğinde Kırcali otobüs garında tekrar göç manzaraları yaşanırdı. Otobüs hareket edene kadar geride kalanlar hüzünlü ve yaşlı gözlerle gidenlere el sallardı. Ben her yaz sonu kalan tarafta olur, ağlar ve çok üzülürdüm. O anlarda ben de giden taraf olmak ister, gitmenin kolay, kalmanın çok zor olduğunu düşünürdüm. Aklımda yaşanan göçle ilgili birçok soru oluşurdu. Neden göç ettiler? Biz neden kaldık? Neden kuzenlerimin Türkçesi bizimkinden farklı? Aynı konularda neden farklı düşünüyoruz? Neden onların giyim kuşamı çok daha farklı? Hiç bilmediğim ülke: Türkiye nasıl bir yer? Orada yaşamak nasıl bir şey? Aslında bizimki göç etmeme değil, göç edememe hikâyesidir. Varımız yoğumuz, tüm eşyalar hazırlanmış, paketlenmiş göç etmeye hazır vaziyette beklerken, sınır kapısının kapandığı haberi gelir ve biraz daha bekledikten sonra toplanan tüm eşya çuvallardan çıkarılır, eski yerlerine konulur ve ailem Bulgaristan’da kalır.
Göçle ilgili literatüre kısaca göz atıldığında göçün nedenleri, göç alan ülke ve göç eden insanlar üzerine odaklandırıldığı görülmektedir. Oysa ki bilindiği gibi uluslararası göç, sadece göç alan ülkede değil göç veren ülkede de toplumsal, ekonomik ve kültürel dönüşümlere yol açmaktadır. Sadece göç edenin değil geride kalanların, göçe tabi olmayanların üzerinde de etkiler yaratmaktadır. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan en büyük kitlesel göç olma özelliğini taşıyan 1989 göçü sonrası Bulgaristan’da kalan aileler bu süreçten çok yönlü etkilenmiştir. Birçok aile bölünmüş, birçok okulda sınıflar boş, iş yerlerinde birçok mevki boş, tarlalardaki ürün toplanmadan kalmıştır. 1989 Zorunlu Göç esnasında göç etmeyen bir ailenin bireyi olarak tüm çocukluğum ve gençliğim boyunca yaşanan bu büyük toplumsal göçten alabildiğine her türlü etkilendim. Evlenip Edirne’ye yerleştikten sonra Yüksek Lisans tez konumu hiç tereddüt etmeden buradan yola çıkarak seçtim. Kırcali bölgesinde 62 kişi (31 kadın, 31erkek) ile yüzyüze görüşmeler gerçekleştirerek, göç etmek istediler mi, aynı koşullara maruz kalmalarına rağmen neden göç etmedikleri, göç etmedikleri için pişmanlık duyup duymadıkları, göç etselerdi durumlarının daha iyi olacağını düşünüp düşünmedikleri ve tüm sürecin hayatları üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerinin neler olduğunu sordum. Göç etmeyi düşündünüz mü sorusuna “evet” cevabını verenler 57 kişiydi. Neden göç etmediklerine dair verilen cevaplar şu şekildeydi: sınır kapısı kapandı; ailevi nedenlerden dolayı (ailede asker olma durumu, eşin hamile olma durumu, aile fertlerinden birinin evrak işlerinin tamamlanmaması); mülkî mekânsal nedenler (evini bırakmamak, işini bırakmamak, ailesini, okulunu, doğdu toprakları terk etmek istememe). Bu durumun yaşantıları üzerindeki olumsuz veya olumlu etkileri hakkındaki cevaplar ise daha çok olumsuz etkiler üzerinde oldu. Olumsuz etkiler şu şekilde aktarıldı: aileler bölündü; göç etseydim durumum daha iyi olurdu; hasretlik çekiyoruz; göç etseydim şimdiye kadar emekli olurdum; her şeyimizi sattık fakat göç edemedik. Tek olumlu cevap ise “doğduğumuz topraklarda büyüdük” oldu. Cevaplara bakıldığında Bulgaristan’da kalan kişilerin yaşantısında özlem duygusunun baskın olduğu görülmektedir, aile fertlerinden ayrılmak durumunda kalanlar onların özlemini çekmiş, bunu göçün olumsuz sonuçları arasında en sıklıkla belirtmişlerdir. Türkiye’deki koşulların daha iyi olduğuna inanlar ve Türkiye’ye göç etseydim şimdiye kadar emekli olurdum diyen kişilerin göç edememe durumunda dolayı pişmanlık duydukları ifade edilebilir. Paylaşım yapan kişilerden bazı alıntılar:
“Evet. Çocukluğumdan beri Türkiye’yi hayal ettim. Babam da Türkiye’ye hayrandı. Göç etseydim bu hasreti giderirdim, Bulgaristan’da azınlık olarak yaşamazdım. Kurtulurdum, çocuklarım Türkiye’de eşit vatandaş olarak yaşardı: bunlar olumsuz etkileri. Diğer yandan yüzyıllardır atalarımın topraklarında yaşamak, burada lâyık olduğumuz hakları savunmak, bu memlekette eşit bir vatandaş olarak yaşamak, bu topraklarda varlığımızı sürdürmek, demokrasiyi korumak bunlar da olumlu yönleri. Çünkü bu yönde çaba ve gayret verdim”. (Erkek, 55 yaşında)
“Hayatımın sonuna kadar unutmayacağım bir olay var. O da bir sabah annemin ve babamın erkenden gelip “kızım biz yarın sabah Türkiye’ye yola çıkıyoruz, hakkını helâl et belki de bir daha görüşemeyiz” cümlesiydi. Haftalarca kendime gelememiştim, ta ki annemden bir mektup alana kadar”. (Kadın, 57 yaşında)
“Yakın bir akrabamızın sınırda bagaj arabası yandı, bizi en çok etkileyen o oldu”. (Kadın, 62 yaşında)
“1989 yılında bizim köyümüzden komşularımız göç ettiler. Ben onlara yardımcı oldum bagaj taşımalarına. Sınırda çok bekleyenler gördüm. Küçük bebekler, çocuklar, zor zamanlardı. Bütün mallarını ucuz fiyata satmak zorunda kalanlar oldu”. (Erkek, 60 yaşında)
“Göç edip de orada kalanların yaşamları bizlerden defalarca daha iyi olduğunu biliyoruz”. (Erkek, 69 yaşında)
Araştırmaya katılan kişilerin paylaşımları doğrultusunda göç edemeyenlerin göç etmediklerinden dolayı pişmanlık duydukları, göç sonrasında bölünmüş aileler ve hasretlik duygusunun geliştiği ve köylerdeki kişilerin insanların azalmasından dolayı toplanıp birlikte yaşama duygusunun ortaya çıktığı belirtilebilir.
Küçüklüğümde kendime sorduğum gitmek mi kalmak mı zor sorusuna kalmak olarak cevap veriyordum, kalan taraf olduğum için. Şu anda ben de göçmenim ve Bulgaristan’dan Türkiye’ye geri dönerken, giden taraf oluyor, yine üzülüyorum. Göç, kalan için de giden için de zor bir süreç, hangi tarafta olduğunuza göre değişiklik gösterebilir. Akademik açıdan bakıldığında ise kalan taraf hakkında daha fazla araştırmalar yapılmasını dilerim.